Video Özeti Video, Nil Nehri'nin kaynağının uzun süren gizeminden Napolyon'un Mısır Seferi'ne ve Rosetta Taşı'nın keşfine kadar birçok tarihi konuyu ele alıyor. Nil Kaynağının Gizemi ve Keşfi: Nil Nehri'nin kaynağı, 1855 yılına kadar bilinmeyen, büyük bir coğrafi gizemdi. Eski Mısırlılar bile nehrin rejimini bilseler de kaynağının nerede olduğunu açıklayamamışlardır. <example> Speke ve Burton, 1855 yılında yaptıkları keşiflerle Victoria Gölü'nü Nil'in kaynağı olarak tanımlayarak bu sırrı aydınlatan ilk kişiler oldular. </example> Bu keşifler, coğrafi bilginin tarih boyunca nasıl zorluklarla ilerlediğini göstermektedir. Napolyon ve Rusya İlişkileri: Napolyon'un Rusya seferi, iklim ve Rus halkının direnci nedeniyle başarısız oldu. Bu durum, Rusya'yı Avrupa diplomasisinde önemli bir güç haline getirdi ve Fransa ile dahi uzlaşma zeminleri doğurdu. Napolyon'un Mısır Seferi ve Bilimsel Keşifler: Napolyon'un 1797'deki Mısır Seferi, askeri bir hata olarak görülse de, beraberinde getirdiği bilim ordusuyla büyük bilimsel keşiflere yol açtı. Botanikçiler, zoologlar, coğrafyacılar ve ressamlar Mısır'ın flora ve faunasını, coğrafyasını ve iklimini detaylıca inceleyerek "Description de l'Égypte" gibi anıtsal eserlerin temelini attılar. Napolyon'un siyasi stratejileri arasında, Mısır halkını kazanmak için kendisini "Müslüman" gibi gösterme çabaları da yer alıyordu. Mısır Geometrisi ve Thales'in Devrimi: Antik Mısırlıların, pratik ihtiyaçlar doğrultusunda geliştirdikleri muazzam bir geometri bilgisine sahip oldukları, ancak bunun teorik bir altyapıya dayanmadığı belirtilir. <tip> Nil Nehri taştıktan sonra arazileri yeniden ölçen Mısırlıların bu pratik bilgileri, Thales gibi filozofların dikkatini çekmiş ve evrensel matematiksel ilkelerin keşfine giden yolu açmıştır. </tip> Thales, Mısırlıların deneyimsel bilgisini teorik bir düzleme taşıyarak bilginin tanrılardan bağımsız olarak elde edilebileceği fikrini ortaya atmıştır. Rosetta Taşı ve Mısırbilimin Doğuşu: Napolyon'un Mısır Seferi sırasında, bir Fransız zabiti tarafından Raşit (Rosetta) mevkiinde bulunan Rosetta Taşı, üzerinde üç farklı metin (Yeni Yunanca, Koptça ve Hiyeroglif) barındırıyordu. Jean-François Champollion, bu taşı çözerek eski Mısır hiyerogliflerinin sırrını araladı ve Mısırbilimin (Egyptology) babası oldu. Bu keşif, o güne kadarki klasik tarih anlayışını kökten değiştirerek Mısır uygarlığının gerçek boyutlarını ortaya koydu. Osmanlı-Rus İttifakı ve Yedi Adalar Cumhuriyeti: Napolyon'un Mısır Seferi, Osmanlı İmparatorluğu'nu Fransa'dan uzaklaştırdı ve tarihte ilk kez Rusya ile ittifak kurmasına neden oldu. Bu ittifak sonucunda, Rus ve Osmanlı donanmaları İyon (Yedi Adalar) Adaları'ndaki Fransız işgalini sonlandırarak, iki monarşinin ortaklaşa bir "Yedi Adalar Cumhuriyeti" kurmasına öncülük etti.
Bu not, videodaki içeriğe ve belirtilen zaman aralıklarındaki konuşmalara dayanarak hazırlanmıştır. Öğrencilerin video izlemeden konuyu tamamen anlamalarını sağlamak amacıyla detaylı bilgiler, örnekler, ipuçları ve sıkça yapılan hatalar içermektedir.
---
Nil Nehri'nin kaynağı, yüzyıllar boyunca medeniyetler için büyük bir gizem olmuştur. 17. yüzyılın sonlarında bile (1600'lü yıllardan sonra) ve hatta 18. yüzyılda (1700'lü yıllarda) hala tam olarak bilinemiyordu. Bu belirsizlik, 1855 yılına kadar devam etmiştir. Romalılar döneminde bile Nil'in kaynağı hakkında net bir bilgiye sahip olunmadığı, o dönemlere ait nehir tasvirlerinde "Nil'in yüzü kapalıdır" gibi ifadelerle betimlendiği görülmektedir.
Napolyon'un Mısır Seferi sırasında (1797), beraberindeki bilim insanları Nil'in kaynağını tespit etmeye çalışmışlardır, ancak bu konuda başarılı olamamışlardır. Akımının nasıl işlediğini, rejimini anlamalarına rağmen kaynağını belirleyememişlerdir. Eski Mısırlıların da modern anlamda Nil'in kaynağını bilmedikleri ifade edilmektedir. Ancak toprakları vergilendirmek için arazileri ölçerken ve taşkın rejimini incelerken edindikleri bilgiler, modern insanları şaşırtacak derecede detaylı ve isabetliydi.
<example> Modern insanlar, Eski Mısırlıların Nil'in taşkın rejimini kullanarak arazileri nasıl vergilendirdiğine dair bilgisine hayran kalmışlardır. Tarlalarda sel suları çekildikten sonra yapılan ölçümler, Thales gibi filozofların geometriyi teorik bir bilim dalına dönüştürmesine ilham vermiştir. Tales, Mısırlıların ölçüm pratiklerinden yola çıkarak "bu ilişkiler her yerde geçerli, bu kesin bir bilgi" diyerek Tanrıların yardımı olmadan da gerçeğe ulaşılabileceği fikrini ortaya atmıştır. </example>
Nil'in kaynağına ilişkin kesin bilgi, ancak 1855 yılında John Hanning Speke ve Richard Francis Burton adlı kaşiflerin çalışmalarıyla ortaya konmuştur. Bu keşif, Victoria Gölü'nün Nil Nehri'nin kaynağı olduğunu belirtmiştir. Speke'in geçici körlük yaşayan Burton'dan ayrılarak kuzeye gitmesi ve Victoria Gölü'nü keşfetmesiyle bu sonuca ulaşılmıştır. Keşif sonrası "kaynak burasıdır" iddiası uzun süre tartışılmış ve Speke'in gizemli ölümü (tartışma öncesi intihar ettiği söylenen bir av kazası) bu tartışmalara farklı bir boyut katmıştır.
<common-mistake> İnsanlar genellikle büyük nehirlerin kaynaklarının eski zamanlardan beri bilindiğini düşünür. Ancak, Nil Nehri örneği bunun aksini gösterir. Modern haritacılık ve keşif tekniklerine rağmen 19. yüzyılın ortalarına kadar Nil'in kaynağı bir sır olarak kalmıştır. Bu durum, coğrafi keşiflerin ne denli zorlu süreçler olduğunu gözler önüne serer. </common-mistake>
Napolyon Bonaparte, Avrupa siyasetini derinden etkileyen önemli bir figürdü. Rusya meselesi, onun için büyük bir dönüm noktası olmuştur.
Rusya'nın Napolyon'a Karşı Direnişi:
Napolyon'un Rusya seferi, iklimin ve Rus halkının dayanıklılığının etkisiyle başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Rusya, kendi coğrafi koşulları ve halkının direnci sayesinde Napolyon'u durdurabilmiştir. Bu durum, Rusya'nın Avrupa güç dengesindeki yerini sağlamlaştırmıştır.
<tip> Tarih boyunca, coğrafyanın ve iklim koşullarının askeri seferler ve savaşlar üzerindeki belirleyici rolünü anlamak önemlidir. Rusya'nın uzun kışı ve geniş toprakları, Napolyon gibi büyük liderlerin bile yenilgisine neden olmuştur. </tip>
Viyana Kongresi ve Rusya'nın Konumu:
Napolyon'un yenilgisinin ardından düzenlenen Viyana Kongresi'nde, Rusya savaşın galibi olarak önemli bir konum elde etmiştir. Bu kongre, Avrupa'nın geleceğini şekillendirirken, Rusya'nın Avrupa içindeki gücü ve etkisi de tescil edilmiştir. Hatta Prens Metternich gibi güçlü figürlerin Rus Çarı I. Aleksandr'a özel ilgi gösterdiği, balolarda gözdelerin Rus temsilcileri olduğu belirtilmiştir. Köylü kökenli olmasına rağmen eğitimli ve jeoloji ile müzikle de ilgilenen I. Aleksandr, Avrupa aristokrasisi içinde saygınlık kazanmıştır.
Napolyon ve Osmanlı İmparatorluğu Arasındaki Gerilim:
başlarda Fransa ve Osmanlı İmparatorluğu arasında iyi ilişkiler varken, Napolyon'un politikaları bu dengeleri bozmuştur.
1. İtalya Krallığı Meselesi: Napolyon'un İtalya kralı unvanını da alması, Osmanlı İmparatorluğu'nu rahatsız etmiştir. Osmanlı, bu krallığı tanımadığını açıkça bildirmiştir. Buna karşılık Napolyon, Osmanlı elçilerinin itimatnamelerini almayı reddederek ve kapılarını kapatarak diplomatik bir krize yol açmıştır. Bir elçinin önünde kapıların kapatılması, diplomatik arenada büyük bir rezillik olarak kabul edilirdi.
2. 1797 Mısır Seferi: Napolyon'un generalliği döneminde, 1797'de Mısır'a ani bir sefer düzenlemesi, Osmanlı-Fransız ilişkilerinin tamamen bozulmasına neden olmuştur. Napolyon, Mısır'da Piramitler Muharebesi'ni kazanmıştır. Bu sefer sırasında Napolyon, kendisini Müslüman olarak gösterme gibi ilginç bir propaganda taktiği de kullanmıştır.
<common-mistake> Napolyon'un Müslümanlık iddiaları genellikle basit bir üçkağıtçılık olarak yorumlanabilir. Ancak videoda belirtildiği gibi, bu iddianın altında dönemin pozitivist düşüncesinin etkileri de olabilir. Napolyon, dinler arasında bir eşitlik olduğunu ve kendisinin dini konularda çok takıntılı olmadığını savunarak, dini inançları siyasi amaçları doğrultusunda kullanmıştır. Yani, bu sadece basit bir aldatmaca değil, aynı zamanda ikna edici bir retoriğin parçasıydı. </common-mistake>
Napolyon'un Mısır Seferi, askeri bir operasyon olmanın ötesinde, bilimsel ve kültürel açıdan da büyük yankı uyandırmıştır.
Bilim İnsanları Ordusu:
Napolyon, Mısır'a sadece askerlerle değil, aynı zamanda sayısız bilim insanı ve sanatçı ile gitmiştir:
Botanikçiler (bitki bilimciler)
Zoologlar (hayvan bilimciler)
Coğrafyacılar (coğrafya bilimciler)
Ressamlar
Bu "ilim kuvveti" sayesinde Mısır, adeta "yeniden keşfedilmiştir." Yolculuktan sonra ortaya çıkan "Mısır'ın Tanımı" (Description de l'Égypte) adlı 40 ciltlik devasa eser, coğrafyasından bitki örtüsüne, hayvan türlerinden iklim koşullarına kadar her şeyi detaylıca kaydetmiştir. Ressamlar ordusu, Mısır'ın anıtlarını ve günlük yaşamını resimleyerek kayıt altına almıştır.
<tip> Bir askeri seferin sadece askeri başarılarla değil, beraberindeki bilimsel ve kültürel katkılarla da tarihe nasıl damga vurabileceğine güzel bir örnektir Napolyon'un Mısır seferi. Bu, bir yandan sömürgeci bir yaklaşım iken, diğer yandan bilginin toplanması ve paylaşılması açısından eşsiz bir fırsat sunmuştur. </tip>
Rosetta Taşı'nın Keşfi ve Önemi:
Bu sefer sırasında yapılan en önemli keşiflerden biri, 1799 yılında Reşit (Rosetta) Kasabası'nda bulunan Rosetta Taşı olmuştur. Bu siyah taşın üzerinde üç farklı dilde yazıt bulunuyordu:
1. Antik Yunanca: Taşın üst kısmında.
2. Demotik (Yerel Kıpti dili): Firavunlar döneminde halkın konuştuğu dilin Yunan harfleriyle yazılmış hali, ortada.
3. Hiyeroglif: Taşın en altında, klasik Mısır yazısı.
Bu keşif, Mısır hiyerogliflerinin çözülmesinin anahtarı olmuştur. İlk başta İngilizler tarafından tam olarak anlaşılamayan Rosetta Taşı, daha sonra Jean-François Champollion tarafından çözülmüştür.
Jean-François Champollion, Mısırbilimi'nin "babası" olarak kabul edilir ve gerçek bir dahiydi. Henüz genç yaşta (15 yaşında on dil bildiği belirtiliyor) antik dillere olan hakimiyeti sayesinde, Rosetta Taşı'nın sırrını çözmeyi başarmıştır.
Çözüm Süreci:
Champollion, öncelikle taşın üzerindeki isimlerden, özellikle de Kleopatra ve Ptolemaios isimlerinden yola çıkarak hiyeroglifleri deşifre etmeye başlamıştır. Bu isimlerin farklı dillerdeki karşılıklarını karşılaştırarak, hiyerogliflerin ses değerlerini ve anlamlarını çıkarmıştır. Bu çalışmalar sonucunda, Mısır kendi diliyle konuşmaya başlamıştır.
Etkileri:
Hiyerogliflerin çözülmesi, dünya tarihi için bir devrim niteliğindeydi:
Mısır'ın Yeniden Keşfi: O güne kadar sadece hurafeler ve yanlış yorumlarla dolu bilinen Eski Mısır, kendi yazıtları aracılığıyla yeniden anlaşıldı.
Tarih Anlayışının Sarsılması: Klasik tarih anlayışının temelleri sarsıldı. Antik Mısır'ın muazzam bir medeniyet olduğu ortaya çıktı ve Avrupa'nın "medeniyetin beşiği" olduğu algısı sorgulanmaya başlandı. Mısır, bilimin, sanatın ve mühendisliğin derinlemesine anlaşılabileceği yeni bir dünya olarak ortaya çıktı.
<example> Champollion'un çözdüğü ilk isimlerden biri Kleopatra'ya aitti. Bu isim, hiyerogliflerin yazılış paternleri ile bilinen Yunan alfabesindeki karşılığını eşleştirerek, Champollion'un hiyerogliflerin bir alfabe gibi sesleri temsil ettiğini anlamasına yardımcı olmuştur. Bu, daha önce hiyerogliflerin sadece sembolik anlamlar taşıdığı şeklindeki yaygın inanışı yıkmıştır. </example>
Eski Mısırlılar, özellikle geometri ve Nil Nehri'nin rejimini anlamada muazzam bir bilgiye sahiptiler. Ancak bu bilgiyi işleme biçimleri, Thales gibi Antik Yunan düşünürlerinden farklıydı.
Mısırlıların Geometrisi:
Mısırlıların geometrisi "usta-çırak" ilişkisine dayalıydı ve uygulamaya yönelikti. Nil'in taşkınları sonrası tarım arazilerinin sınırlarını yeniden belirlemek için pratik ölçümler yapıyorlardı.
<example> Sel suları çekildikten sonra tarlaların yeniden ölçülüp sahiplere paylaştırılması, Mısırlıların arazi ölçüm tekniklerindeki ustalığını gösterir. "Bu senin tarlan, bu senin tarlan" diyerek somut uygulamalarla geometriyi kullandılar. </example>
Thales'in Katkısı:
Thales, Mısır'ı ziyaret ettiğinde bu uygulamaları gözlemlemiş ve onların kullandığı ilişkilerin "her yerde geçerli, kesin bir bilgi" olduğunu fark etmiştir. Bu gözlem, Thales'in "teorisi olmayan" uygulamalı Mısır geometrisini, ilk kez evrensel geçerliliği olan matematiksel bir teoriye dönüştürmesine yol açmıştır. Thales, bu bilginin Tanrıların yardımı olmadan da elde edilebileceğine inanarak bir devrim yaratmıştır. Mısırlılar ise bilgilerinin sadece pratik bir işten geldiğini düşünüyorlardı.
<tip> Eski çağlardaki bilgi aktarımının farklı şekillerini anlamak, bilim tarihini kavramak için anahtardır. Mısırlılar gibi medeniyetler pratik, uygulamalı bilgiye odaklanırken; Yunan filozofları gibi Thales, bu pratik bilgiyi teorik ve evrensel ilkelere dönüştürmüştür. Bu, düşünce tarihinde büyük bir sıçramayı temsil eder. </tip>
Mısır'ın Coğrafya Bilgisi:
Mısırlıların coğrafya bilgisi, Nil Deltası ve kataraktlara (nehirdeki engeller) kadar keşfedilmişti. Ancak Mısır'ın daha derin bölgelerine girmeleri mümkün değildi, dolayısıyla Nil'in tam kaynağını bilemiyorlardı. Bu durum, Nil'in kaynağının 1855'e kadar keşfedilememesi gerçeğiyle de örtüşür.
Napolyon, askeri bir deha olmasına rağmen Mısır'da bazı stratejik hatalar yapmıştır.
Akka Savunmasında Yenilgi:
Memlükler gibi teknik açıdan zayıf kuvvetlere karşı zaferler kazanmasına rağmen, Napolyon'un Sina Çölü'nü geçerek Akka'ya yürümesi ve burada Cezzar Ahmet Paşa komutasındaki Osmanlı kuvvetlerine karşı başarısız olması, onun bu bölgeyi ve coğrafyayı yeterince tanımadığını göstermiştir. Akka savunması, Napolyon'un yenilmezlik imajına darbe vurmuştur.
<common-mistake> Napolyon'un Mısır seferindeki stratejik başarısızlıkları genellikle sadece İngiliz donanmasının üstünlüğüne bağlanır. Ancak, burada belirtildiği gibi, Napolyon'un bölgenin coğrafyasına ve yerel direnişin gücüne dair bilgisizliği de önemli bir faktördü. Yavuz Sultan Selim'in Sina'yı geçtiği bir devirde, Napolyon'un benzer bir geçişi yapmakta zorlanması, dönemin koşullarının ve komutanın lokal bilgi eksikliğinin bir sonucuydu. </common-mistake>
Fransa'nın Donanma Zayıflığı:
Fransa donanması, Amiral Nelson komutasındaki İngiliz donanmasının yetenek ve disiplininden yoksundu. Nelson'ın denizcileri, muharebe anında haberleşme araçlarına ihtiyaç duymadan manevra yapabilecek yetenekteydi, bu da onlara büyük bir üstünlük sağlıyordu. Fransa'nın bu alandaki eksikliği, Napolyon'un deniz aşırı seferlerinde önemli bir dezavantaj olmuştur.
Osmanlı'nın Rusya ile İttifakı:
Napolyon'un Mısır Seferi ve Akka'daki yenilgisi, Osmanlı İmparatorluğu'nu doğal müttefiki olarak gören Fransa ile arasını açmıştır. Bu durum, Osmanlı'yı diplomatik bir dönüşüme itmiş ve tarihinde ilk defa Rusya ile ittifak kurmasına yol açmıştır. Bu ittifak kapsamında, Rus donanmasının başında Uşak Bey, Osmanlı donanmasının başında Kadir Bey olmak üzere iki monarşi, Adriyatik'teki Fransız işgali altındaki İyonya Adaları'nı (Yedi Adalar) geri almışlardır.
<example> Osmanlı ve Rusya'nın oluşturduğu bu ittifak, "Yedi Adalar Cumhuriyeti"ni kurmuştur. Bu, iki büyük monarşinin ortaklaşa bir cumhuriyet kurması gibi ilginç bir tarihi olaydır. Daha sonra bu cumhuriyet, Viyana Kongresi sonrası İngilizlerin kontrolüne geçmiştir. </example>
Bu tarihi olaylar, Napolyon döneminin karmaşık siyasi ve askeri dengelerini, bilimsel keşiflerin bir seferin parçası olarak nasıl gerçekleştiğini ve özellikle Mısır medeniyetinin modern dünyaya yeniden açılışını gözler önüne sermektedir.