İslamiyet Öncesi Türk Tarihi, din ve inanç, bilim, sanat, yazı, dil ve edebiyat alanlarında zengin bir kültüre sahiptir.
Din ve İnanç Sistemleri Din Adamları ve Misyonerlik Ölüm Ritüelleri ve Kanıtları Bilim ve Sanat Spor ve Müzik Dil ve Edebiyat Takvimler Renkler ve Simgeler
Çeşitli İnançlar: Eski Türkler, göçebe yaşamın etkisiyle Totemizm, Şamanizm, Atalar Kültü ve Yada Taşı gibi çeşitli inançları benimsemişlerdir. En yaygın inanç Göktanrı İnancı olmuştur.
Göktanrı İnancı: Tanrı'nın gökyüzünde olduğuna inanılan bu sistem, İslamiyet'e geçişi kolaylaştıran benzerlikler içerir.
Totemizm: Kutsal sayılan hayvanlara (Ongun) inanma geleneğidir. <example> Kurt veya kartala tapınma örnek olarak verilebilir. </example>
Atalar Kültü: Ölmüş atalara saygı gösterme ve mezarlarını ziyaret etme şeklinde görülen bu pratik, günümüz cenaze törenlerindeki 7'si, 40'ı, 52'si gibi adetlerin kökenini oluşturur. Düğünlerde un/bulgur saçma veya eşikten atlatma gibi uygulamalar da Şamanizm kökenlidir.
Ahiret İnancı (Ölümden Sonraki Yaşam): Cennet (Uçmağ) ve Cehennem (Tamu) gibi kavramlarla ölümden sonraki yaşama olan inancın varlığını gösterir. Umay (çocukları koruyan peri) ve Eşük (kefen) gibi terimler de bu döneme aittir.
Şaman, Kam, Baksı: Eski Türklerde din adamlarına verilen isimlerdir. Bu kişiler babadan oğula geçen bir mesleği icra ederlerdi.
Teokrasi Eksikliği: Din adamları kurultaylara katılamazdı, bu durum Eski Türklerde din ve devlet işlerinin ayrı tutulduğunu ve teokratik bir yapının olmadığını gösterir.
Dini Değişimler: Türkler, kültürel etkileşime açık bir toplum olarak Museviliği (Hazarlar), Hristiyanlığı (Avarlar), İslamiyeti (İtil Bulgarları, Karluklar) ve Maniheizmi (Uygurlar) benimsemişlerdir. <tip> Birçok farklı dini benimsemeleri, Türklerin kültürel etkileşime açık olduğunu gösterir; ancak bu "arayış içinde olma" olarak yorumlanmamalıdır. </tip>
Kurgan: Taş ve ahşaptan yapılmış oda şeklindeki mezarlardır. Ölülerin eşyaları, silahları ve atlarıyla birlikte gömülmesi, madencilik, sanatsal faaliyetler ve ölümden sonraki yaşama inanç hakkında bilgi verir.
Balbal: Mezar taşlarıdır ve İskitlerle başlayıp heykel formunda da görülebilir. Ahiret inancının bir diğer kanıtıdır.
<tip> Kurgan ve Balbal, ölümden sonraki yaşama kesin inancı gösterirken; Yu (cenaze töreni) ve Sagu (ağıt) her toplumda görüldüğünden kesin kanıt olarak kabul edilmez. </tip>
Yu Aşı: Cenaze evinde yemek pişirilmemesi ve komşuların yemek getirme geleneğidir.
Bilim:
Astronomi: Takvim çalışmaları (12 Hayvanlı Türk Takvimi) ile astronomide ileri düzeyde oldukları anlaşılır.
Tıp: Uygurlara ait tıp kitapları ve çiçek aşısı uygulamaları mevcuttu.
Tayanç Keniş: Bilim adamı ve heyetleri için kullanılan terimdir.
Sanat:
Taşınabilir Sanat: Göçebe yaşam tarzı nedeniyle çadır, halı, kilim gibi taşınabilir eserler ağırlıktadır.
Üsluplar: Bitki ve hayvan (kurtaşı, kartal figürleri) üslupları yaygınken, paralarda insan motifleri de bulunur.
Uygurlarda Sanat: Yerleşik yaşama geçen Uygurlarda mimari (stupa, kubbe) gelişmiş, ressamlara Bedizci denmiş ve yaş alçı üzerine yapılan duvar resimleri (Fresco) görülmüştür.
Spor: Tepük (futbol benzeri), güreş, cirit ve Çevgan (İngilizlerin Polo olarak benimsediği atlı spor) yaygın spor dallarıydı.
Müzik: Kopuz (yerel saz) ve Köpürge (ağız kopuzu) önemli müzik aletleridir. <common-mistake> Türklerin resmi çalgısı zannedilen Kopuz değil, Köpürge'dir. </common-mistake> Ayrıca Ir (şiir) ve Kük (melodi) terimleri de kullanılmıştır.
Türk Dili: Sondan eklemeli yapısıyla kadim bir dildir. Mustafa Kemal Atatürk'ün Güneş Dil Teorisi, Türkçe'nin tüm dillerin anası olabileceği fikrini destekler.
Alfabeler: İki milli alfabe olan Köktürk (Orhun) ve Uygur alfabeleri kullanılmış; yanı sıra Soğut, Kiril, Fars, Arap gibi birçok farklı alfabe de benimsenmiştir.
Edebi Türler:
Sagu: Ağıtlar.
Sav: Atasözleri (darbımesel, durubu emsal).
Koşuk: Lirik şiirler.
Destanlar:
Türk Destanları: Alper Tunga (İskit), Şu (İskit), Oğuz Kağan (Hun), Ergenekon (Göktürk - Nevruz ile ilişkilendirilir), Bozkurt (Göktürk), Türeyiş (Uygur), Göç (Uygur), Manas (Kırgız - dünyanın en uzun yaşayan destanı, UNESCO tarafından tanınmıştır), Dede Korkut Hikayeleri (Oğuzlar ile Kumanlar mücadelesi).
Diğer Destanlarda Türk İzleri: Alman Nibelungen Destanı'nda Avrupa Hunları ve Atilla (Etzel olarak), Rus Prens İgor Destanı'nda Kumanlar, İran Şehname'sinde Firdevsi, İskitlerden ve Alper Tunga'dan (Afresyab olarak) bahseder.
12 Hayvanlı Türk Takvimi: Güneş yılı esaslı olup, Çinlilere de etki etmiştir. Astronomideki gelişmişliği gösterir.
Hicri Takvim: Ay yılı esaslı tek takvimdir (İslamiyet sonrası).
Celali Takvim: Güneş yılı esaslı (Büyük Selçuklu).
Rumi Takvim: Güneş yılı esaslı (Osmanlı).
Miladi Takvim: 1 Ocak 1926 itibarıyla kullanılmaya başlanmış, Güneş yılı esaslıdır. <tip> Hicri takvim dışındaki Türklerin kullandığı tüm takvimler Güneş yılı esaslıdır. </tip>
Renklerin Yön Anlamları: Türklerde coğrafi yönler renklere göre anlamlandırılmıştır (merkez sarı, doğu yeşil, batı beyaz vb.).
Turkuaz: Türklerin has rengi olarak kabul edilir ve "Gökyüzünün olduğu her yer bizimdir" anlayışını temsil eder. Fransızcaya "Turkois" olarak geçmiştir.
Kutsal Hayvanlar: At, kurt gibi hayvanların yanı sıra, göçebe yaşamın, gücün ve istikrarın simgesi olan kaplumbağa da kutsal sayılmıştır. <example> Orhun Abideleri'nin kaplumbağa kaideler üzerine dikilmesi önemli bir örnektir. </example>
Eski Türklerde Din ve İnanış, Bilim, Sanat, Yazı, Dil ve Edebiyat
Bu not, İslamiyet öncesi Türk tarihinde din ve inanç, bilim ve sanat, yazı, dil ve edebiyat konularını detaylı bir şekilde ele almaktadır.
---
Eski Türkler, göçebe yaşam tarzının etkisiyle karşılaştıkları birçok farklı kültürü ve inancı benimsemiştir. Bu durum, Türklerin kültürel etkileşime açık bir toplum olduğunu gösterir.
Yaygın İnançlar:
Totemizm ve Şamanizm: Türklerin en eski inançlarındandır ve köklü bir geçmişe sahiptir.
Gök Tanrı İnancı: Eski Türklerdeki en yaygın inanç sistemidir. Tanrı'nın gökyüzünde olduğuna inanılırdı. Bu inanışın İslamiyet'le bazı benzerlikler taşıması, Türklerin İslamiyet'e geçişini kolaylaştıran etkenlerden biri olmuştur.
Kavramlar ve Adetler:
Ongun: Kutsal sayılan hayvanlara verilen addır. Kurt, kartal gibi hayvanlar ongun olarak kabul edilirdi. Bu, Türklerin doğayla iç içe yaşamının bir yansımasıdır.
Atalar Kültü: Ölülerin kutsallığına ve ruhlarının yaşayanları koruduğuna inanma geleneğidir. Ölüler Ötüken gibi kutsal bölgelere gömülür ve belirli aralıklarla ziyaret edilirdi. Bu, mezar ziyaretlerinin eski bir Türk geleneği olduğunu gösterir.
<example> Günümüzde hala süregelen düğün konvoyuyla gelin alırken un, bulgur serpmek, eşikten atlatmak, testi kırdırmak gibi adetler veya cenaze sonrası 7'si, 40'ı, 52'si gibi mevlitler aslında günümüzdeki İslamiyet'le alakalı gibi görünse de, köken olarak eski Şaman geleneklerinin bir devamıdır. </example>
<common-mistake> Cenaze sonrası yapılan uygulamaların (7'si, 40'ı, 52'si vb.) tamamen İslami bir gelenek olduğu sanılır. Oysa bunlar, İslamiyet öncesi Şamanizm'den günümüze ulaşan adaptasyonlardır ve Türk kültürünün İslam kültürü karşısında asimile olmadığını, kendi özelliklerini koruduğunu gösterir. </common-mistake>
İduk Su ve Yada Taşı: Kutsal yer ve su inancı, neredeyse tüm dinlerde olduğu gibi eski Türklerde de mevcuttu. İduk su kutsal su, yada taşı ise cennetten indiğine inanılan kutsal bir taştı.
<example> İslamiyet'teki Zemzem suyu ve Hacerü'l Esved (Kabe'deki kutsal siyah taş), Hristiyanlıktaki vaftiz suyu ve Kudüs gibi kutsal yerler ve sular, yada taşı ve iduk su inancına benzerlik gösterir. </example>
Uçmağ ve Tamu: Uçmağ cenneti, Tamu ise cehennemin dibini ifade ederdi. Bu kavramlar, ölümden sonraki yaşama veya bir ahiret inancına sahip olunduğunu gösterir.
Umay: Çocukları koruyan, iyilik getiren bir peri olarak kabul edilirdi. Kız çocuklarına günümüzde sıkça verilen bir isimdir.
<example> Bir çocuğun düşüp bir yerine bir şey olmadığında "Allah korudu" denmesi gibi, eski Türklerde de "Umay korudu" denirdi. </example>
Eçük: Kefen anlamına gelen bir kelimedir. Çok detaya girmeye gerek kalmayan bir bilgidir.
Din Adamları:
Şaman, Kam, Baksı: Eski Türklerde din adamlarına verilen isimlerdir. Bu görevlerin babadan oğula geçtiğine inanılırdı. Şamanlar, üfürükçülük gibi çeşitli ritüelleri gerçekleştirirlerdi.
Teokrasi Yoktur: Din adamları (şaman, kam, baksı) kurultaya katılamazlardı. Bu durum, eski Türklerde din işleri ile devlet işlerinin ayrı tutulduğunu, yani teokratik bir yönetim anlayışının olmadığını açıkça gösterir.
Din Değişimi ve Kültürel Etkileşim:
Türkler tarih boyunca farklı dinlere geçmiştir:
Hazarlar: Museviliğe.
Avarlar: Hristiyanlığa.
İtil Bulgarları ve Karluklar: İslamiyet'e.
Uygurlar: Maniheizm'e.
<common-mistake> Türklerin bu kadar çok din değiştirmesi, bazı kaynaklarda "toplumun bir arayış içinde olduğu" şeklinde yorumlanmıştır. Ancak doğru yorum, Türklerin kültürel etkileşime son derece açık bir toplum olduğudur. Türkler, beğendikleri ve yaşam tarzlarına uygun buldukları dinleri benimsemişlerdir, sürekli bir arayış içinde olmamışlardır. </common-mistake>
Göçebe bir toplum olmalarına rağmen, eski Türklerde bilim ve sanat alanında önemli gelişmeler yaşanmıştır.
Bilim:
Bilim Adamları: Tayanç ve Keniş gibi bilim adamları ve bilim heyetleri bulunmaktaydı.
Astronomi: Türkler, takvimlerle uğraşarak ve gökyüzünü izleyerek astronomi alanında ileri gitmişlerdir. Ay, güneş ve yıldızların hareketlerini takip etmişlerdir.
<tip> Bir ulusun takvim yapımıyla uğraşması, o ulusun astronomi alanında bilgi birikimine ve gözlem yeteneğine sahip olduğunu gösterir. </tip>
Tıp: Uygurlar döneminde tıp alanında önemli çalışmalar yapılmıştır. Uygurca yazılmış tıp kitapları bulunmuş, baş ağrısı, diş ağrısı gibi konular ele alınmıştır. Çiçek aşısı da Uygurlar tarafından kullanılmıştır.
Gezegen Bilgisi: Venüs'ün sabah yıldızı, Merkür'ün akşam yıldızı olduğu bilinmekteydi.
Sanat:
Taşınabilir Sanat: Göçebe yaşam tarzı nedeniyle Türk sanatı genellikle taşınabilir cinsten gelişmiştir. Çadır, halı, kilim, çakı, çakmak, ayna, tarak, incik boncuk gibi eşyalar sanat anlayışının bir parçasıydı.
Üsluplar:
Bitki Üslubu: Özellikle İslamiyet sonrası dönemde daha yaygın olarak kullanılmış, gül, dal, karanfil gibi motifler sanatta yer almıştır.
<example> Günümüzdeki bir lira madeni paranın üzerinde yer alan buğday ve arpa taneleri, bitki üslubuna bir örnektir. </example>
Hayvan Üslubu: Türklerin savaşçı kimliği ve doğayla iç içe yaşamı sanata da yansımıştır. Kılıç kabzalarında kurt başı, kalkanlarda kartal figürleri kullanılmıştır.
<example> Bir savaşçının kılıcının kabzasında ulusal sembolü olan kurt başı veya kalkanında kartal figürü görmemiz, hayvan üslubuna örnek teşkil eder ve Türklerin savaşçı ruhunun sanatta ifadesidir, pembe bir kalkan veya playboy tavşanı gibi motifler görülmez. </example>
İnsan Motifi: Paraların üzerinde Kaan ve Hatun gibi insan figürlerinin resmedilmesi, insan motifinin de kullanıldığına işarettir.
Ressamlık ve Mimari:
Bedizci: Uygurlarda ressamlara verilen isimdir. Maniheizm'in etkisiyle resim sanatı gelişmiştir.
Yerleşik Yaşamın Etkisi: Uygurların yerleşik hayata geçişiyle mimari de gelişmiştir.
Fresko: Yaş alçı üzerine yapılan duvar resimleridir. Uygurlarda mimariyle beraber gelişen önemli bir sanatsal faaliyettir.
Stupa: Uygurlara ait mimari tarz, yani tapınak yapılarıdır.
Kubbe: Yine Uygurlarla birlikte kullanılmaya başlanan mimari öğelerdendir.
<tip> Fresko ve Stupa gibi mimari eserlerin varlığı, bir toplumun yerleşik yaşama geçtiğinin kesin kanıtıdır. </tip>
Kültürel Eserlerin Kaynakları Hakkında Yorumlar:
Kurganlar: Eski Türklerde ölülerin gömüldüğü mezarlardır. İçlerinden çıkan kılıç, kalkan, ok, yay gibi savaş aletleri madencilikte ileriyi; incik boncuk, ayna, tarak gibi süs eşyaları ise sanatsal faaliyetlerde ve kadınların süse düşkünlüğünde ileriyi gösterir.
<tip> Kurganların içindeki madeni eşyalar "madencilikte ilerlediklerini", süs eşyaları ise "sanatsal faaliyetlerde bulunulduğunu" ve "süse düşkünlüğü" gösterirler. </tip>
Altın Elbiseli Adam: Pazırık ve Esik kurganlarından çıkarılan Altın Elbiseli Adam zırhı, Türklerin madencilikte ve sanatsal faaliyetlerde ne kadar ileri olduğunu, zengin bir medeniyete sahip olduklarını gösterir. Eser, günümüzde Ermitaj Müzesi'nde sergilenmektedir.
Balbal: Eski Türklerde mezar taşı olarak dikilen, ölen kişinin düşmanlarını gösteren heykellerdir. İskitlerle birlikte ortaya çıkmıştır.
Ölümden Sonraki Yaşama İnanç: Kurganlar ve balballar, eski Türklerde ölümden sonraki yaşama olan inancın kesin kanıtı olarak kabul edilir.
<common-mistake> Cenaze törenleri (Yu/Yuğ) ve ağıtlar (Sagu) ölümden sonraki yaşama inancın kanıtı olarak alınmamıştır, çünkü birçok kültürde cenaze töreni ve ağıt geleneği bulunsa da hepsinde ahiret inancı yoktur (Örn. Hintlilerde reenkarnasyon inancı). </common-mistake>
Yu Aşı: Bir evde cenaze olduğunda, o evde yemek pişmez; akrabalar ve komşular yemek getirir. Bu geleneğe "yu aşı" denir ve Türk toplumunun dayanışma ve kenetlenmişliğini gösterir.
Spor:
Tepük: Güreş.
Cirit: Atlara binilerek oynanan bir spor dalı.
Çevgan: At üzerinde topu sopalarla Demir halkadan geçirme esasına dayanan bir oyundur. İngilizler bu oyunu Türklerden alıp "Polo" adıyla devam ettirmişlerdir.
Müzik:
Kopuz: Türklerin yerel ve genel sazıdır.
Köpürge: Ağız kopuzu olarak bilinen bir müzik aletidir. Türklerin resmi çalgısı olarak kabul edilir.
<common-mistake> Türklerin resmi çalgısının Kopuz olduğu düşünülse de, Köpürge Türklerde resmi çalgı olarak kabul edilmiştir. </common-mistake>
IR ve Kük: IR "şarkı", KÜK ise "melodi" anlamına gelir.
Türkçe, kökeni çok eskilere dayanan ve kendine özgü yapısı olan bir dildir.
Dil:
Türkçe: Türk dili, sondan eklemeli (agrütinant) bir dildir ve ön dişlerle konuşulur (prodental). Yöreye göre farklı kullanımları olsa da gücünü ve esnekliğini korumuştur.
<example> "Lahana" yerine "ilana", "Ramazan" yerine "ırmızan", "İsmail" yerine "Smile", "Hüseyin" yerine "Üseyin" gibi yöresel kullanımlar dilin zamanla nasıl farklılaşabildiğini gösterir. </example>
Güneş Dil Teorisi: Mustafa Kemal Atatürk'ün desteklediği, Türkçenin dünyadaki tüm dillerin anası olduğu yönündeki teoridir.
Alfabeler:
Milli Alfabeler:
Köktürk (Orhun) Alfabesi: Türklerin ilk milli alfabesidir. Orhun Abideleri bu alfabe ile yazılmıştır. Günümüzde unutulmuştur.
Uygur Alfabesi: Köktürk alfabesinden sonra kullanılan milli alfabedir. Karahanlılar döneminde de kullanılmıştır.
Kullanılan Diğer Alfabeler: Türkler, geniş coğrafyalara yayıldıkları için Soğut, Kiril, Fars, Arap, Latin, Etrüskçe, Sanskritçe gibi birçok farklı alfabeyi de kullanmışlardır. Bu durum, kültürel etkileşimi ve Türklerin farklı coğrafyalarla temasını göstermektedir.
Edebiyat Türleri:
Sagu: Ölen bir kişinin arkasından söylenen ağıtlardır. Ölümden sonraki yaşama inancın kanıtı olarak kabul edilmez.
Sav: Atasözleridir. Halk arasında yaygın olarak kullanılan özlü sözlerdir. Karşılığı darb-ı mesel veya çoğulu durubu emsal'dir.
Koşuk: Saz veya kopuz eşliğinde hikayeler anlatılan şiir türüdür.
Destanlar (Milli Destanlar): Türklerin kahramanlıklarını, doğal afetlerle mücadelelerini ve ulusal değerlerini anlatan uzun, epik şiirlerdir.
İskit (Saka) Destanları:
Alp Er Tunga Destanı: Bilinen en eski Türk destanlarındandır. Alp Er Tunga'nın hayatını ve mücadelelerini anlatır. İranlı Firdevsi Şehname adlı eserinde Alp Er Tunga'dan "Afrasyab" olarak bahsetmiştir.
Şu Destanı: İskit hükümdarı Şu'nun Büyük İskender ile mücadelelerini anlatan destandır.
Asya Hun Destanları:
Oğuz Kağan Destanı: Oğuz Kağan'ın (Mete Han olduğu düşünülür) doğuşunu, kahramanlıklarını ve fetihlerini anlatır. Destana göre Oğuz Kağan mucizevi bir şekilde doğmuştur, bu da destanların doğrudan tarih kaynağı olmamasını gösterir.
Köktürk Destanları:
Ergenekon Destanı: Türklerin bir dağın içinde sıkışıp kalmaları ve demir dağı eriterek yeniden özgürlüklerine kavuşmalarını anlatır. 21 Mart'ta (Nevruz Bayramı) demir dağın eritilmesi ve baharın gelişi kutlanır. ÖSYM tarafından güncelde sorulmuş bir konudur.
Bozkurt Destanı: Türklerin yok olma noktasından yeniden çoğalarak medeniyetlerini kurmalarını anlatan destandır.
Uygur Destanları:
Türeyiş Destanı: Uygurların kutsal bir ağaçtan türemelerini anlatır.
Göç Destanı: Uygurların kutsal bir taştan vazgeçerek yurtlarından göç etmek zorunda kalmalarını anlatır.
Kırgız Destanları:
Manas Destanı: Kırgızlara ait, dünyanın en uzun destanıdır. Canlı olarak yaşayan bir destan olması ve UNESCO tarafından Dünya Mirası Listesi'ne alınmasıyla ön plana çıkar.
Dede Korkut Hikayeleri: Oğuzlar ile Kıpçakların mücadelesini anlatan hikayelerdir. Hem İslamiyet öncesi hem de Türk-İslam dönemine ait izler taşır.
Destanların Diğer Uluslara Etkisi (Yazdırdığımız Destanlar):
Almanların Nibelungen Destanı: Avrupa Hunlarından ve onların lideri Attila'dan bahseder. Attila destanda "Etzel" adıyla anılır.
Rusların Prens İgor Destanı: Kuman Türklerinden bahseder ve bir operaya konu olmuştur.
İranlı Firdevsi'nin Şehname'si: İskitlerden ve Alp Er Tunga'dan "Afrasyab" olarak bahseder.
Hint Ramayana Destanı: Dünyanın en eski destanlarından biri olmasına rağmen Türklerden bahsetmez, çünkü İslamiyet öncesinde Türklerin Hintlerle doğrudan bir teması bulunmamaktadır.
Yazıtlar:
Yenisey Yazıtları: Kırgızlara ait yazıtlardır.
Orhun Abideleri (Köktürk Yazıtları): II. Köktürk Devleti döneminde Bilge Kağan, Kültegin ve Vezir Tonyukuk adına dikilmiştir. İlk siyasetname eseri olarak kabul edilir. İlk okunan kelime "Tengri"dir.
<tip> Milli Eğitim Bakanlığı kitaplarında ve akademik kaynaklarda ilkler konusunda farklılıklar olabileceği için, "ilk" denilen bilgilerin yeni arkeolojik bulgularla değişebileceği unutulmamalıdır. </tip>
Uygur Yazıtları: Sineşi, Karabalgasun, Terhin, Sekiz Yükmek, Altın Yazıt gibi Uygurlara ait önemli yazıtlar ve eserler bulunmaktadır.
Takvimler: Türklerin astronomi bilgisini ve farklı kültürlerle etkileşimini gösterir.
12 Hayvanlı Türk Takvimi: Türklerin kullandığı ilk takvimdir. Güneş yılı esaslıdır ve her yıla bir hayvan ismi verilmiştir (Örn: Tavşan yılı). Çinliler tarafından da kullanılmıştır, bu Türklerin Çinlileri etkilediğini gösterir.
Hicri Takvim: İslamiyet'in kabulüyle kullanılmaya başlanmıştır. Ay yılı esaslı olan tek takvimdir. (Diğer tüm takvimler Güneş yılı esaslıdır).
Celali Takvimi: Büyük Selçuklular döneminde Ömer Hayyam başkanlığında hazırlanan Güneş yılı esaslı bir takvimdir. Vergi ve mali işlerdeki karışıklıkları gidermek amacıyla kullanılmıştır.
Rumi Takvim: Osmanlı Devleti'nde II. Mahmut döneminde Celali takvimine benzer şekilde vergi ve mali işler için kullanılmaya başlanan Güneş yılı esaslı takvimdir.
Garbi Takvimi: Osmanlı'nın son dönemlerinde (1916-1917) Avrupa ile uyum sağlamak amacıyla kısa bir süre kullanılmıştır.
Miladi Takvim: Türkiye Cumhuriyeti'nde 1 Ocak 1926'dan itibaren dünya ile birlikte kullanılmaya başlanan Güneş yılı esaslı takvimdir.
Eğitim:
Örgün Eğitim: Uygurlar döneminde yerleşik hayatla birlikte örgün eğitime geçilmiştir.
Savaşçı Eğitim: Uygurlardan önce, göçebe yaşamda çocuklar küçük yaşlardan itibaren at binmeyi, kılıç kullanmayı öğrenerek askeri bir eğitim alırlardı. Bu durum "ordu-millet" yapısının bir sonucudur.
Renklerin Anlamı:
Türklerde yönler ve renkler arasında bir ilişki vardı (genel kültür bilgisi):
Merkez: Sarı
Doğu: Yeşil
Batı: Ak (Beyaz)
Kuzey: Kara
Güney: Kızıl
Turkuaz (Türk Mavisi): Türklerin milli rengi olarak kabul edilir. Gök Tengri inancının ve gökyüzü hakimiyeti anlayışının bir yansımasıdır. Fransızcaya "Turquoise" (Türk işi, Türk mavisi) olarak geçmiştir.
<example> Cumhurbaşkanlığı koruma alaylarının tören üniformalarında veya milli takımın formalarında "Turkuaz" renginin kullanılması, Türk kültüründeki önemini gösterir. </example>
Kutsal Hayvanlar:
Türkler için at, kurt, kartal gibi hayvanlar önemli ve kutsal olsa da, kaplumbağa da ayrı bir yere sahiptir.
<common-mistake> Türklerin en sevdiği ve kutsal saydığı hayvanlardan sadece at, kurt, kartal gibi savaşçı ve güçlü hayvanlar düşünülür. Ancak kaplumbağa da Türk kültüründe önemli ve kutsal bir hayvandır. </common-mistake>
Kaplumbağa: Gücün, sebatın ve istikrarın simgesi olarak kabul edilir. Göçebe yaşam tarzıyla özdeşleştirilir, tıpkı kendisi gibi evini sırtında taşıması sebebiyle. Orhun Abideleri'nin kaplumbağa kaideler üzerine dikilmesi de bu kutsallığın bir göstergesidir.
<example> Kung Fu Panda'daki Usta Ugway karakteri gibi kaplumbağalar, Türk kültüründeki bilgeliği ve kalıcılığı sembolize eder. </example>